Uğursuz Havadis - Imlardis
Posted: Sun Oct 13, 2024 8:55 am
Radagast'ın Palantir'e bakmasından 10 gün sonra
Günün son ışıkları hülyalı hülyalı yeryüzüne düşerken, doru beyaz kısrağının üzerindeki bir adam Bruinen nehrini ve elflerin kendilerine has büyüleriyle gizledikleri geçidi geçerek Imlardis sınırlarına ulaştı. Gizli elf sığınağı, eski günlerindeki görkemini kaybetmiş olsa da, hala iyi korunuyordu. Adam çok geçmeden, şehre ulaşan dar patikalarda elfler tarafından yakalandı ve elf beylerinin huzuruna çıkarıldı.
Şehirdeki kütüphanenin kurucusu ve yöneticisi Erestor, diğer beylerin sağında bir mermer kaideye dayanmış şekilde ayakta dikiliyordu. Yumuşak sedirlere oturmuş üç elfse şehrin asıl yöneticileriydiler. Sağ ve solda Elrond'un oğulları Elladan ve Elrohir oturuyorlardı. Ortalarındaysa, Altın Çiçek Hanedanının Lordu, Orta Dünya'da kalan Noldor'un en yaşlısı ve yücesi Glorfindel vardı. Glorfindel dışındaki elfler gizli geçitlerinin bu kadar kolay aşılabilmiş olmasından dolayı endişeli görünüyorlardı. Glorfindel ise daha ziyade meraklıydı. İlk konuşan Elladan oldu.
"Burayı nasıl buldun, insan?" Elrohir devam etti. "Sen kimsin, kime hizmet ediyorsun?"
Etrafı silahlarını hazır halde tutan elfler tarafından çevrilmiş adam korkmuş görünüyordu. Endişeyle bir elf tarafından alınmış olan çantasını işaret etti. "Ben Temur Lordum. Sıradan bir adamım. Buraya kahverengi büyücü Radagast tarafından yollandım. 23 yıldır ona hizmet ediyorum. Orthanc'dan beri at sürüyorum. Bana Glorfindel, Elladan, Elrohir ve Erestor'u bulup onlara mektuplarını ulaştırmam emredildi."
Genç bir elf çantayı Glorfindel'e doğru getirirken Elladan sorusunu tekrarladı. "Bu, burayı nasıl bulduğunu açıklamıyor." Adam aceleyle bir şeyler arar gibi arkasına bakındı. "Atım lordum, atım. Kendisi oldukça akıllıdır. Burayı nasıl bulacağımı sorduğumda Radagast bey atımın yolu bildiğini söyledi. Benim hiç aklıma yatmasa da, bir büyücüye saçmaladığını söyleyecek de değildim. Eh, işte buradayım, Radagast bey haklıymış. Yolu bana atım gösterdi. Rhuieast." Bunun üzerine bir elf atı getirmek üzere yürümeye başladı.
Glorfindel çantanın içerisinden beş mektup çıkarttı. Dördü, adamın da dediği üzere isimlerine yazılıp mühürlenmişlerdi. Sonuncusunun üzerindeyse "Imlardis Halkına" yazıyordu. Diğer mektupları sahiplerine uzattıktan sonra kendisininkini açtı ve okumaya başladı.
Gondolin'in düşüşünü, Fornost Savaşını, Son İttifak Savaşını ve Yüzük Savaşlarını görmüş, bir kez ölmüş ve Mandos'un Salonlarından yeniden Orta Dünya'ya gönderilmiş olan Glorfindel, görebilen gözler için parıldayarak ayağa kalktı ve onun ışığı karanlığı bastırdı. Binlerce yıldır aradığı sorunun cevabını bulmuştu, artık neden gönderildiğini biliyordu. Canını alan bir kıyametten ruhu azat edilmiş, kıyametlerin en büyüğü için saklanmıştı. Batıdan şiddetli bir rüzgar bir anlığına esti. Oradakiler de onun gücünden güç bulup kendilerine geldiler.
O akşam Imlardis'deki bütün büyük elf beyleri toplandı ve sabaha kadar konuşup tartıştılar. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Imlardis'te borular öttü. Sesi en güzel olanlar, bu çağda hiç ağza alınmamış, en son Son İttifak Savaşına giderken söylenmiş bir şarkıyı söyleyerek vadide dolaşmaya ve bütün elfleri meydana toplanmaya çağırmaya başladılar.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Imlardis'deki bütün elfler öğlene doğru meydanda toplanmışlardı. Hepi topu bin kişi kadarlardı. Şarıldayan nehirlerle şelalelerin sesi, konuşanların fısıltıları ve hala söylenmeye devam eden şarkı etrafta uğulduyordu. Glorfindel, Elladan ve Elrohir meydandaki büyük kaya çıkıntısının tepesinde dikiliyorlardı. Binlerce yıldır elfler burada bu şekilde toplanmamışlardı. Söylenen savaş türküsü, yüreklerine aynı anda korku ve cesaret salıyordu. Orta Dünya'da yaşayan elflerin en yücesi Glorfindel bir adım öne çıktı. Bütün sesler sustu. Glorfindel'in sesi vadinin ortasında yankılanmaya başladı.
"Dün kahverengi büyücü Radagast'tan bir haber aldık. Aklınız bu haberi ne kadar reddetmek istese de, gönlünüzün derinliklerinde bunun doğru olduğunu uzun süredir hissediyorsunuz. Kendi kendimize bile düşünmekten çekindiğimiz o şey, gerçek. Noldor! Radagast'tan gelen haber şu: Dagor Dagorath yaklaşıyor, hazırlanın."
Cümlesi bittiği anda bütün Imlardis bir süreliğine değişti. Haberi ilk aldıkları anda olanlar yeniden oluyordu. Bu haber binlerce yılın anlayışıyla kuşanmış elfler için fazla ağırdı. Sessizlik gittikçe büyüdü. Elflerin gözlerindeki ve ruhlarındaki ışık, söner gibi oldu. Fakat yine aynı haberi aldıklarında olduğu gibi, Glorfindel tekrar öne çıktı. O an, Imlardis'i aydınlatan güneş değil de o gibiydi. Fanilerin bile görebileceği şekilde, uhrevi varlığının gücüyle ışığı hiçbir karanlık tarafından bastırılamıyordu. Elflerin gönülleri biraz rahatlasa da, akılları hala korku içindeydi.
"Noldor! Bu haberin size elem getirmesine izin vermeyiniz. Yıllardır neden diğer herkes gibi batıya yelken açmadığınızı düşünüp durdunuz. Elflerin çağının bitişine ve en yücelerimizin dahi sönüşüne şahit oldunuz. Bugün elem günü değil. Hatırlayınız! Feanor'u ve neden en başında Orta Dünya'ya geldiğimizi. Fingolfin'i, Tuor'u, Eärendil'i, Ecthelion'u! Bugün isimlerinizi onların yanına yazdıracağınız gün. Yaşamlarımız bugüne değin bağışlandı. Biz Valar'ın seçilmişleriyiz. Kıyametlerin en büyüğü için seçildik! Noldor bir kez daha parlayacak. Bir kez daha çekeceğiz kılıçlarımızı. Son bir kez. Morgoth'un, ebedi düşmanımızın göğsüne ineceğiz."
Hızlıca kılıcını çekti Glorfindel ve önündeki elf kalabalığına doğrulttu. Elladan ve Elrohir de hemen ardından kılıçlarını çekip onun yanı başına geldiler. Lordlarından ve hatırlatılanlardan güç alan elfler de yanlarındaysa kılıçlarını çektiler, değilse yumruklarını havaya kaldırdılar.
"Noldor! Hazırlan, Dagor Dagorath kapımızda!"
Meydandaki elflerden bir gümbürtü koptu. Naraları, binlerce yıldır olmadığı kadar kuvvetli bir şekilde havayı doldurdu. Bugüne değin solmakta olanlar, güçlerini yeniden toparladılar. Bilinen dünyanın sonu yaklaşırken, bu sona eski günlerdeki gibi gururla ve başları dik bir şekilde yürüyeceklerdi.
Günün son ışıkları hülyalı hülyalı yeryüzüne düşerken, doru beyaz kısrağının üzerindeki bir adam Bruinen nehrini ve elflerin kendilerine has büyüleriyle gizledikleri geçidi geçerek Imlardis sınırlarına ulaştı. Gizli elf sığınağı, eski günlerindeki görkemini kaybetmiş olsa da, hala iyi korunuyordu. Adam çok geçmeden, şehre ulaşan dar patikalarda elfler tarafından yakalandı ve elf beylerinin huzuruna çıkarıldı.
Şehirdeki kütüphanenin kurucusu ve yöneticisi Erestor, diğer beylerin sağında bir mermer kaideye dayanmış şekilde ayakta dikiliyordu. Yumuşak sedirlere oturmuş üç elfse şehrin asıl yöneticileriydiler. Sağ ve solda Elrond'un oğulları Elladan ve Elrohir oturuyorlardı. Ortalarındaysa, Altın Çiçek Hanedanının Lordu, Orta Dünya'da kalan Noldor'un en yaşlısı ve yücesi Glorfindel vardı. Glorfindel dışındaki elfler gizli geçitlerinin bu kadar kolay aşılabilmiş olmasından dolayı endişeli görünüyorlardı. Glorfindel ise daha ziyade meraklıydı. İlk konuşan Elladan oldu.
"Burayı nasıl buldun, insan?" Elrohir devam etti. "Sen kimsin, kime hizmet ediyorsun?"
Etrafı silahlarını hazır halde tutan elfler tarafından çevrilmiş adam korkmuş görünüyordu. Endişeyle bir elf tarafından alınmış olan çantasını işaret etti. "Ben Temur Lordum. Sıradan bir adamım. Buraya kahverengi büyücü Radagast tarafından yollandım. 23 yıldır ona hizmet ediyorum. Orthanc'dan beri at sürüyorum. Bana Glorfindel, Elladan, Elrohir ve Erestor'u bulup onlara mektuplarını ulaştırmam emredildi."
Genç bir elf çantayı Glorfindel'e doğru getirirken Elladan sorusunu tekrarladı. "Bu, burayı nasıl bulduğunu açıklamıyor." Adam aceleyle bir şeyler arar gibi arkasına bakındı. "Atım lordum, atım. Kendisi oldukça akıllıdır. Burayı nasıl bulacağımı sorduğumda Radagast bey atımın yolu bildiğini söyledi. Benim hiç aklıma yatmasa da, bir büyücüye saçmaladığını söyleyecek de değildim. Eh, işte buradayım, Radagast bey haklıymış. Yolu bana atım gösterdi. Rhuieast." Bunun üzerine bir elf atı getirmek üzere yürümeye başladı.
Glorfindel çantanın içerisinden beş mektup çıkarttı. Dördü, adamın da dediği üzere isimlerine yazılıp mühürlenmişlerdi. Sonuncusunun üzerindeyse "Imlardis Halkına" yazıyordu. Diğer mektupları sahiplerine uzattıktan sonra kendisininkini açtı ve okumaya başladı.
Elf beyleri mektupları okuyup önce birbirlerine, sonra da "Imlardis Halkına" mühürlenmiş mektuba bakındılar. Binlerce yıl görmüş gözleri, ilk kez bu kadar meraklıydı. Glorfindel sakince mektubu alıp mührü kırdı. Mektupta yazan tek cümleyi okuyup, onların da okuması için diğer elf beylerine uzattı."Dostum Glorfindel'e
Nicedir kendine sorup durduğun sorunun cevabını sana veriyor olmaktan duyduğum mutluluğu, cevabın ağırlığı bastırıyor. Cevabını, Imlardis Halkına diye mühürlediğim mektupta bulacaksın.
Noldor'un çağının geçtiğini söyleyip Batı'ya gittiniz, ya da derin uykulara daldınız. Fakat uyanmanızın vakti geldi. Zira bütün halkların çağının geçtiğinin hükmü verildi. Noldor'un intikam günü yaklaşıyor. Kaderinizi yerine getiriniz.
Düşman kuzeyde ve güneyde, doğuda ve batıda, ve hatta içimizde. Onu bulmalı, durdurmalı, yahut hiç değilse yavaşlatmalıyız. Bu havadisi Orta Dünya'nın tüm özgür halklarına ilettim. Kimi kulak verecek, kimi kulaklarını tıkayacak. Yaz başında Orctanc'da divan kurulacak. Sizi orada görmek umuduyla.
Radagast"
Orta Dünya'da şimdiye dek alınmış en kötü haber böylece düştü Imlardis'e. Güneşin son ışıkları Ayrıkvadiyi terk ederken, gecenin karanlığından daha koyu bir karanlık gizli şehri sarıp sarmaladı. Erestor korku dolu gözlerle kendi mektubunu tekrar tekrar okuyordu. Elladan'la Elrohir yüreklerine çöken umutsuzluğun ağırlığıyla, oturdukları yerde donakalmışlardı. Etraftaki, neler olup bittiğini anlayamayan elfler de Elladan, Elrohir ve Erestor'un ruh halinden ve havadisin getirdiği karanlığın ağırlığından etkilenmiş, kıpırdamaya dahi güç bulamaz hale gelmişlerdi.“Dagor Dagorath yaklaşıyor, hazırlanın.”
Gondolin'in düşüşünü, Fornost Savaşını, Son İttifak Savaşını ve Yüzük Savaşlarını görmüş, bir kez ölmüş ve Mandos'un Salonlarından yeniden Orta Dünya'ya gönderilmiş olan Glorfindel, görebilen gözler için parıldayarak ayağa kalktı ve onun ışığı karanlığı bastırdı. Binlerce yıldır aradığı sorunun cevabını bulmuştu, artık neden gönderildiğini biliyordu. Canını alan bir kıyametten ruhu azat edilmiş, kıyametlerin en büyüğü için saklanmıştı. Batıdan şiddetli bir rüzgar bir anlığına esti. Oradakiler de onun gücünden güç bulup kendilerine geldiler.
O akşam Imlardis'deki bütün büyük elf beyleri toplandı ve sabaha kadar konuşup tartıştılar. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Imlardis'te borular öttü. Sesi en güzel olanlar, bu çağda hiç ağza alınmamış, en son Son İttifak Savaşına giderken söylenmiş bir şarkıyı söyleyerek vadide dolaşmaya ve bütün elfleri meydana toplanmaya çağırmaya başladılar.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Imlardis'deki bütün elfler öğlene doğru meydanda toplanmışlardı. Hepi topu bin kişi kadarlardı. Şarıldayan nehirlerle şelalelerin sesi, konuşanların fısıltıları ve hala söylenmeye devam eden şarkı etrafta uğulduyordu. Glorfindel, Elladan ve Elrohir meydandaki büyük kaya çıkıntısının tepesinde dikiliyorlardı. Binlerce yıldır elfler burada bu şekilde toplanmamışlardı. Söylenen savaş türküsü, yüreklerine aynı anda korku ve cesaret salıyordu. Orta Dünya'da yaşayan elflerin en yücesi Glorfindel bir adım öne çıktı. Bütün sesler sustu. Glorfindel'in sesi vadinin ortasında yankılanmaya başladı.
"Dün kahverengi büyücü Radagast'tan bir haber aldık. Aklınız bu haberi ne kadar reddetmek istese de, gönlünüzün derinliklerinde bunun doğru olduğunu uzun süredir hissediyorsunuz. Kendi kendimize bile düşünmekten çekindiğimiz o şey, gerçek. Noldor! Radagast'tan gelen haber şu: Dagor Dagorath yaklaşıyor, hazırlanın."
Cümlesi bittiği anda bütün Imlardis bir süreliğine değişti. Haberi ilk aldıkları anda olanlar yeniden oluyordu. Bu haber binlerce yılın anlayışıyla kuşanmış elfler için fazla ağırdı. Sessizlik gittikçe büyüdü. Elflerin gözlerindeki ve ruhlarındaki ışık, söner gibi oldu. Fakat yine aynı haberi aldıklarında olduğu gibi, Glorfindel tekrar öne çıktı. O an, Imlardis'i aydınlatan güneş değil de o gibiydi. Fanilerin bile görebileceği şekilde, uhrevi varlığının gücüyle ışığı hiçbir karanlık tarafından bastırılamıyordu. Elflerin gönülleri biraz rahatlasa da, akılları hala korku içindeydi.
"Noldor! Bu haberin size elem getirmesine izin vermeyiniz. Yıllardır neden diğer herkes gibi batıya yelken açmadığınızı düşünüp durdunuz. Elflerin çağının bitişine ve en yücelerimizin dahi sönüşüne şahit oldunuz. Bugün elem günü değil. Hatırlayınız! Feanor'u ve neden en başında Orta Dünya'ya geldiğimizi. Fingolfin'i, Tuor'u, Eärendil'i, Ecthelion'u! Bugün isimlerinizi onların yanına yazdıracağınız gün. Yaşamlarımız bugüne değin bağışlandı. Biz Valar'ın seçilmişleriyiz. Kıyametlerin en büyüğü için seçildik! Noldor bir kez daha parlayacak. Bir kez daha çekeceğiz kılıçlarımızı. Son bir kez. Morgoth'un, ebedi düşmanımızın göğsüne ineceğiz."
Hızlıca kılıcını çekti Glorfindel ve önündeki elf kalabalığına doğrulttu. Elladan ve Elrohir de hemen ardından kılıçlarını çekip onun yanı başına geldiler. Lordlarından ve hatırlatılanlardan güç alan elfler de yanlarındaysa kılıçlarını çektiler, değilse yumruklarını havaya kaldırdılar.
"Noldor! Hazırlan, Dagor Dagorath kapımızda!"
Meydandaki elflerden bir gümbürtü koptu. Naraları, binlerce yıldır olmadığı kadar kuvvetli bir şekilde havayı doldurdu. Bugüne değin solmakta olanlar, güçlerini yeniden toparladılar. Bilinen dünyanın sonu yaklaşırken, bu sona eski günlerdeki gibi gururla ve başları dik bir şekilde yürüyeceklerdi.